En yaygın Nasreddin Hoca fıkraları:

Bir gün subaşının eşeği kaybolmuş. Kasabalılar da hayvanı aramaya başlamışlar. Nasreddin Hoca’ya
- “Sen de bağlara bakıver” demişler.
Hoca hem arar hem de keyifli keyifli türkü söylermiş. Görenler:
- “Keyfin yerinde Hoca. Bağların arasında ne arıyorsun” demişler.
- “Subaşının eşeği kaybolmuş ta onu arıyorum” demiş.
Birisi sormuş:
- “Neşeli neşeli türkü söyleyerek eşek aranır mı?”
- “Eee,” demiş Hoca. “El elin eşeğini türkü söyleyerek arar.”

Nasreddin hoca bir gün yolda yürürken canı ciğer çekmiş,
Kasaba gidip ciğer almış ama nasıl yapılacağını bilmiyormuş.
-Eee ben bunu nasıl pişirecem daha yapmasını bilmiyom demiş.
Adam tarifi yazıp vermiş hocaya. Hoca yolda giderken bir karga ciğeri elinden kapıp havaya yükselmiş.
Nasreddin hoca arkasında bağırmış:
-Karga bak bak tarifi bende. Demiş

Hoca komsusundan bir gün kazanı ödünç ister. iade ederken de hem teşekkür eder, hem içine minik bir kazan koyar. Komsusu merakla bu minik kazanı sorunca da, "Komsu, bizdeyken kazanın doğurdu" der. Komsusu bu ise pek sevinir.
Aradan epey zaman geçer, Hoca yine komsusundan kazanını ödünç ister. Komsusu da sevinerek verir. Ama bu kez aradan günler, haftalar, hatta aylar geçer, kazandan ve Hoca'dan ses çıkmaz. Nihayet bir gün komsusu konuyu açmaya karar verir,"Hoca bizim kazan ne oldu?" diye sorar. Hoca da üzgün bir ifadeyle,"Komsu çok zaman geçti aradan, senin kazan öldü. Sana nasıl söyleyeceğimi düşünüp duruyordum" deyince sinirlenen komsusu,"Hocam ne diyorsunuz? Hiç kazan ölür mü? Kazan canlı mi ki ölsün?" Hoca,"Doğurduğunu kabul etmiştin, sesin çıkmamıştı, simdi ölünce neden feryat ediyorsun" der komsusuna.

Nasreddin Hoca oğlunun eline bir testi tutuşturup çeşmeden su getirmesini istemiş. Çocuk dışarı çıkarken de ensesine bir tokat atıp :
- Testiyi kırma ha ! diye öğüt vermiş .
Bunu gören komşulardan biri :
- Yahu Hocam demiş, henüz testiyi kırmadan niye dövüyorsun yavrucağızı ?
Hoca cevap vermiş :
- Testiyi kırdıktan sonra neye yarar be arkadaş !

Nasrettin Hoca evlenmeye niyetlenir. Eş- dost bir hatuncağızı öve öve göklere çıkarırlar.
Şöyle huylu!,Böyle soylu!
Dünyalar güzeli... Hoca'nın gönlünü çelerler.
Evlenirler. Zifaf gecesi yüz görümlüğünü veren Hoca, gelinin duvağını kaldırır. Aman Allah'ım! Çirkin bir gelin.
Gelin hanım, kocasına sadakatini göstermek için:
Hoca efendi, akrabalarından kime görüneyim kime görünmeyeyim? diye sorar.
Hoca şaşkın:
Aman hatun, bana görünme de kime görünürsen
Görün... Der.

Akıllının Biri, Nasreddin Hoca'ya sorar:
- Bir cenaze töreninde tabutun neresinde durmam gerek?
Sağında mı, solunda mı, önünde mi yoksa arkasında mı ?
Hoca gülümser:
- Tabutun içinde olma da neresinde olursan ol.

Nasrettin Hoca oğlunu okulundan alırken eşekle gelmiş.
Oğluyla eşeğin üzerinde evin yolunu tutmuşlar.
Aradan zaman geçmiş.Bir grup insan önlerine çıkmış.Bir insan;
"Hoca ayıp değil mi? eşeğe o kadar yükü nasıl taşısın?"
Hoca da oğlunu eşekden indirip yanından yoluna devam etmiş.Aradan zaman geçmiş bir insan;
"Ayıp ulan ayıp. Küçücük çocuk yürütülürmü?"
Hoca çocuğu eşeğe oturtmuş. Kendi yoluna devam etmiş.Aradan yine zaman geçmiş birisi;
Bu zamane çocukları böyle işte , ihtiyar babaları yürür kendileri eşeğe biner. Bu söz çocuğun ağrına gider ve eşekten iner ikiside yayan giderler. Ordan gevezenin birisi :
Enayilere bakın eşek önde gidiyor bunlar yayan.
Bunun üzerine Nasreddin Hoca :
Gürüyorsun ya oğlum elalemin ağzı torba değilki büzesin.

Hoca akşamleyin eve doğru yürürken, baklava seven bir köylüyle karşılaşır.
- Hoca, kısa bir süre önce bir adam büyük bir tepsi baklava götürüyordu...
- Beni ilgilendirmez!
- Fakat adam tepsiyi sizin eve götürüyordu.
- O zaman seni ilgilendirmez!

Nasreddin Hoca, kadılık yaparken bir gün bir ahbabı burnundan soluyarak gelmiş. Hasmı için söylemediğini bırakmamış. Sonra:
- Hocam, Allah aşkına söyle, demiş, haklı değil miyim?
Hoca ne yapsın?
- Haklısın, demiş.
Ahbabı sinirleri yatışmış olarak gitmiş. Onun hemen arkasından hasmı gelmiş. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, yok bana şöyle, yok böyle yaptı demeye. O da Hoca’ya sormuş:
- Haklı değil miyim?
Hoca:
- Vallahi çok haklısın, demiş.
Adam da sakinleşerek gitmiş. Tüm bunlara tanık olan Hoca’nın karısı bile bu işe şaşırmış kalmış.
- Senin kadılığında bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu?
Nasreddin Hoca hanımının yüzüne bakıp:
- Hatun, demiş, sen de haklısın!

Nasreddin Hoca elinde koca bir bakraç yoğurt mayasıyla gölün kenarına gelmiş. Başlamış kaşık, kaşık dökmeye :
- Ne yapıyorsun Hoca ? demişler.
- Göle yoğurt mayası çalıyorum, demiş kıs, kıs gülerek.
- Olur mu demişler, göl yoğurt mayası tutar mı hiç ? Hoca cevabı yapıştırmış tabii.
- Ya Tutarsa...

Hoca bir gün pazarda bir papağanın on altına satıldığını görüp doğru eve koştu ve bir hindi alıp pazara getirdi. Hoca, hindiyi kaça sattığını soranlara;
— On altından beş kuruş aşağı olmaz, diyordu.
Hocanın bir hindiye on altın istemesine gülmeye başladılar.
Hoca:
— Ne gülersiniz be adamlar. Daha biraz evvel yumruk kadar bir papağan burada 10 altına satılmadı mı? der.
— Hoca derler, o papağandır konuşur. Tabii ki, pahalı olacak… Hoca gayet sakin cevap verir:
— O konuşursa, bu da düşünür…